Selamet Garajından Dünyaya Açıldı/ Celal HEKİMOĞLU
GERİ
 
Selamet Garajından Dünyaya Açıldı

Hekimoğlu Şirketler Grubu otomotiv endüstrisinin önde gelen firmalarından olmayı başarmanın gururunu yaşıyor 
 
- Trabzon’un Deliklitaş Mevkiinde faaliyetlerini sürdüren Hekimoğlu Şirketler Grubu kuruluşundan bugüne büyük mesafe katederek adını Avrupa’da da duyurmayı başardı. Hekimoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Celal Hekimoğlu, 1950’li yıllarda 7 metrekarelik imalat dükkanında başlayan öyküsünün kendilerini 32 bin metrekarelik bir alana taşıyacağından belki de habersiz adım adım başarı yolunda ilerlerken, en büyük rehberinin, ‘Hayat etmek, ancak hayalci olmamak’ olduğunu ifade etti. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Celal Hekimoğlu Trabzon’da yatırım yapmanın zorluğunu çok iyi bildiklerini buna karşın, ‘Memlekete yatırımı her zaman tavsiye ederim’ ifadeleri ile de neden Trabzon’da bu yatırımlarını sürdürdüğünü anlattı.
Kuruluşu 2003 yılında mevcut tesislere 500 metre mesafede, 30 bin m2 arazi üzerine kurulu, 20 bin m2’si açık alan, 10 bin m2’si kapalı alan olmak üzere yeni bir Döküm fabrikası daha kurarak üretime başlayan Hekimoğlu Şirketler Grubu’nun ayrıca ileride yatırım yapabilecek 130 bin metrekarelik bir alana daha sahip. Kriz döneminden önce 500 çalışanı olan Hekimoğlu Şirketler Grubu’nun, kriz dönemiyle birlikte çalışan sayısı da 250’ye düşmüş durumda. Şu anda 15 ülkeye ihracat yapan Hekimoğlu Şirketler Grubu’nun ihracatında; Avrupa ülkeleri, Rusya, Nijerya, Irak, Libya, Gürcistan başı çekiyor.
 
 
Celal Hekimoğlu’nu özetlemek gerekirse, “İlköğretimi Subaşı İlköğretim Okulunda, ortaokulu Selamet Garajında, Üniversiteyi de Avrupa'da muhtelif otomotiv ve aks firmalarında okudu” denilebilir.
Hekimoğlu Şirketler Grubu adı altında Hekimoğlu Döküm Sanayi A.Ş, Hekimoğlu Otomotiv Sanayi ve Yönetim Kurulu Başkanı, Yardımcıları Celil Hekimoğlu, Suat Hekimoğlu Yönetim Kurulu azası
 
Döküm imalatı işine nasıl girdiniz, daha doğrusu bu bir baba mesleği mi idi?
 
Tam tersine, Trabzon’un merkez köylerinden birisinde yaşayan tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir ailenin çocuğuydum. İlkokulu bitirdikten sonra aileme ‘Ben okumak istiyorum’ dediğimde, ağabeylerim bana küçükbaş hayvanları göstererek, ‘İşte sana okul’ dediler. Ancak ben kararlıydım, köyde kalmayacak, şehre gidecek ve bir meslek edinecektim kendime. Bir anlamda evden kendi isteğimle ayrıldım da diyebilirim. 12 yaşında köyden çarşıya gelip meslek edinmek için ilk durağım Trabzon’un bilinen Selamet Garajı oldu. Orada  ustalığa adım attığım dönemde karşılaştığım bir olay beni hayatımın ilk kırılma noktası sayılır. Çalıştığım Vabis tamirhanesi ve burada sadece parça değil vida bile yoktu ve hepsi yurtdışından geliyordu. O dönem yedek parça açısından çok sıkıntılı bir dönemdi. Ve 1958 yılının sonlarıydı. Bu dükkandan çıkış benim kırılma noktam. Tamirhaneyi idare eden bendim. Yaşanan olumsuz olay ise bana, “Talimat almaktansa talimat verecek bir konuma gelme’ düşüncesini uyandırdı. Bir atölye açmaya karar verdim. Selamet Garajında bir yer bulduk. Vabis tamirlerine başladık. Ancak o dönemlerin bir güzelliği vardı; aynı işi yapanlarla birbirimizi rakip olarak görmez aksine birbirine yardımcı oluyorduk. Bir arkadaşın sıkıntısı olduğunda birbirimizle fikirlerimizi paylaşır, sorunu çözmeye çalışırdık. Dükkanı açtığımızda müşterimiz boldu ancak yedek parça konusunda sıkıntı çekmeye başlamıştık. Avrupalı'nın yaptığı parçaları tamir ediyorduk. 'Biz de bir şey yapalım' diyerek yola çıktık. En büyük sıkıntı yaşadığımız bijon cıvatası idi ve bunu yapmaya karar verdik. Bu noktada tamirciliği bıraktım. Bijon hazırlıklarına başladık. Ancak önümüze koskoca bir dağ çıktı. Sermaye, makine ve en önemlisi bilgi. Başta biraz tecrübesiz hareket ettik ancak bu işi başaracağımıza inancımız tamdı. Çok değil ama biraz hazırlıklıydık. Ufaktan başlayıp geliştirmek düşüncesindeydik.
 
Peki bu düşüncenizi Trabzon’da mı gerçekleştirmeye çalıştınız?
 
Tabi ki öyle değil, ilk durağımız İstanbul oldu. Zor da olsa makinelerimizi aldık ve gelip kurduk. Tornada bijon yapmaya başladım. Tabii ona bir çok aparat yaptım. Tornayı bijon yapabilecek şekle getirdim.
İlk imalatlar ortaya çıkmaya başladığında sevinçten adeta ayaklarım yere değmiyordu. Bijonları yaptık ancak paslanmaması için yani ambalajlanması için daha doğrusu ona tabii bir güzellik vermek için bir şeyler yapmak gerekiyordu. Bunun araştırmasını yaptık. Bunun için de Kadmiyum teşkilatı kurmamız gerektiğini öğrendik. Yine İstanbul'un yolunu tuttuk. Mahmutpaşa'da bilgi alabileceğimiz bir abimizi bulduk. Bize bu işi yapmak için Trabzon'a gelebileceğini söyledi, alınacak malzemeler listelendi, alındı ve Trabzon'a geldik. İmalathaneyi bir göz daha büyüttük. Gece-gündüz büyük bir şevkle çalışıyordum. Çıkacak malzemeleri adeta hayal ediyorduk, o derece şevkle çalışıyorduk. Kullandığım çelik malzemesini Makine Kimya'dan alıyordum. Bu çeliği kullanmak oldukça zordu. Bijonlarımız çok sağlamdı ve o an bir anda tuttu. O dönem bildiğim bijon cıvatası yapan yoktu.
 
 
Ürettiğiniz ürünleri pazarlama işini nasıl planladınız?
 
 Ürettiğimiz malzemeyi garajın içinde satma şansımız yoktu ve bunu pazarlamamız gerekiyordu. Bunun da çok iyi bilincindeydik. Bu anlamda yetenekli olmadığımı bildiğim için önümüzdeki sorun şimdi buydu. Harun Bayoğlu isimli bir usta bir abimiz bizi ziyaretinde yaptığımız bijonları görünce ‘Bunları birlikte pazarlayacağız’ dedi ve birlikte yola koyulduk.  Of'a giderek iki takım bijon sattık, oradan Rize'ye gittik. Harun abi yaptığım işi anlatırken adeta beni göklere çıkarıyordu. Rize'de gittiğimiz parçacı dükkanın sahibi parçalara baktığında bunları benim yaptığıma ilk önce inanmadı. Bende yaptığımız parçaların üzerine HCS  (Hekimoğlu Cıvata Sanayi, HCS) yazısını göstererek bu konuda kendilerini ikna ettim. Harun abi o ziyarette, 'Bu bijonu kıracak şoföre bir takım elbise hediye edeceğiz' şeklinde iddialı da konuşunca Rize'de epey bir satışımız oldu. Aynı zamanda sipariş de aldık Rize'den. Artvin'e gidip döndüğümüzde 380 bin liralık bijon sattık ve sipariş aldık. Bunların tamamının senedini de o dönem aldık. O sevinçle Harun abi, 'Celal bijonları hazırla Samsun'a gideceğiz' dedi. Samsun'da da 300 bin liralık satış yapma başarısını gösterdik. Bu anlatılanlar 1964'lere dayanıyordu.  Samsun dönüşü somun işini halletmemiz gerektiği önümüze gelmişti. Tekrar İstanbul'a gittik ve somun yapacak tezgah aramaya başladık. Perşembe Pazarı'nda büyük bir mağazanın içinde sökülmüş bir makine gördüm. Cıvata somunu yaptığını öğrenince hemen satın almak istediğimizi söyledik. 118 bin lira olan cıvata somununu alabilmek için büyük uğraş verdim. Bu işi yaptığımız müddetçe malzemeyi onlardan almak şartıyla, hem makineyi hem 5 ton malzeme hem de nakliye masraflarını onlar karşılamak suretiyle işimizi orada gördük. Bu dönüşte garajın içinde bulunan tüm dükkanları aldık, yani garajı tamamen kapattık.
 
Ürün çeşitliliğini artırmanız neyle devam etti?
 
Birinci aşama çıraklık, kalfalık ve ustalık. Selamet Garajı’nda bijon ve somun imalatı, ikinci aşamada poyra, yani lastiğin üzerine bindiği parçanın imalatına girdik. Bunu da sanatkar bilgisiyle torna ediyorduk, Ancak daha sonra kendi kendimize, bunu da yapabileceğimizi düşünerek bu işe de girdik. Bunun için Ankara'ya gidip bir araştırma yapmaya başladım. Eski kırılmış bir poyraya ile araştırma yapmaya başladım. Bu poyra’yı ancak büyük sanayide Makine Kimya'da yapılabilir dediler. Onlar da beni Ankara Büyük Sanayideki tesislerine yönlendirdiler. Orada bir ustayla anlaştık ve bir poyra yaptırıp Trabzon'a döndük. Poyra imalatına girdikten sonra bu da çok tutuldu sonraki süreçte Türkiye geneline satmaya başladık. Makine Kimya ve Ankara Çelik isimli iki imalathanelerinin ikisine de poyra döktürüyorduk.
 
Döküm fabrikası kurma fikri nasıl doğdu?
 
Poyra dökümü işine tamamen girdiğimiz süreçte 'Neden döküm fabrikası kurmuyorsun' şeklinde bize bir öneri getirildi. Döküm işi dünyanın en zor işlerinden birisiydi. Trabzon'da da eleman sıkıntısı vardı. Ancak biz bu işe de olur gözle baktık. İlk fabrikamızı kurduk ve çok zor olmasına rağmen başarılı olduk. Daha sonra işleme atölyesini büyüttük. Derken yeni fabrikayı kurduk.
 
 
 
Şu anda Türkiye’de nerelere ve hangi sektörlere parça veriyorsunuz?
 
Türkiye genelinde Ege Bölgesi hariç Kayseri, Erzincan, Sivas'tan tutun bütün İç Anadolu, Karadeniz ve İstanbul'da toptancılara malzeme vermeye başladık. Türkiye'nin sert metaller dediğimiz konkasör kırma tesislerine çimento fabrikalarına, mıcır tesislerine parça veriyoruz. Şu anda Türkiye içerisinde poyra firmalar kapalı olduğu için vermiyoruz.
 
 
İç pazarda yaşanan bu başarı sizi ihracata ne zaman yönlendirdi?
 
O fikir zaten kendiliğinden oluştu. Kalitemizden taviz vermemek en büyük özelliğimizdir. Kalite esastır. Kalite kontrol de edilmez, üretilir. Aslında kalitenin üretilmesi gerekiyor. Kendi kendine düşündüm; 'Artık Türkiye'de Man'a, Oto san'a mal veriyordum, malımızın çok iyi kabul gördüğünü gördük. Kapasitemizi de artırmıştık, otomatik hat kurduk. Bir müddet dışarıya açılalım diye düşündüm. Bir Alman firmasına ait kataloğu çantama koyup, bir de poyra alıp arabaya koydum. Avrupa'da bu poyrayı satacağım diyerek yola çıktım. Lisan yok birşey yok. Bir harita bulup yolumu kağıt üzerinde çizmek için plan yaptım. 1980 yılının başlarıydı. Aldığım haritayla da yola çıktım. Arabanın içinde yatmak zorundaydım. Yemeklerim de arabanın bagajındaydı. Katalogu elimde olan firmayı buldum. Firmada çalışan bir Türk mühendis sayesinde firmayla diyalog kurduk. İki resim verdiler, bunların siparişini aldık ve çıktık. Poyraların ikisini yaptık, arabanın bagajına koyup tekrar kendim Almanya'ya götürdüm. Bu işi 20 gün zarfında yapıp teslim ettim. Firma kalite kontrolden geçen mallarımızdan sonra 200'er tane pilot partiyle ilk siparişlerimizi verilmiş oldu.
 
 
AR-GE’ye dönük çalışmalarınız var mı?
 
AR-GE birimine oluşturma yönünde şu anda planlama aşamasındayız. AR-GE bölümünde kendi tesislerimizi kontrol altına alıp iyileştirme yapacağız. İlk amacımız bu, daha sonrası yeni ürünler, nihai ürün gibi döküme ve işlemeye dayalı ürünler üretmeyi hedefliyoruz. Gelecekteki en büyük hedefimiz de AR-GE’den gelen iş fikirlerini değerlendirmek olacak.
 
Trabzon'da sanayi olur mu, olmaz mı tartışması çok yapıla geldi, bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Trabzon'da sanayi olmaz diye bir şey yok, biz yapıyoruz. Ancak Trabzon”lularla iş yapmak gerçekten çok zor.  O bilinç bizde hala oluşmadı. Ancak bu Trabzon’da sanayi olmayacağı anlamına da gelmiyor.
 
 
Sizin için bugüne kadar hep, ‘İnadına Trabzon’a yatırım yaptı’ denildi, neden Trabzon’da kalmayı düşündünüz?
 
 
Benim için Türk bayrağı altında her yer iş yapılabilir. Her yer yaşanabilir yerdir.  Trabzon'da bunlardan bir tanesidir. Biz burada yaşayacağımız zorlukları bilerek bu işleri burada yaptık. Ben de İstanbul, Ankara veya İzmir’de olsam bu işleri çok daha kolay yapacağımı biliyordum. Ancak biraz da ülkemizi düşünüp sanayiyi veya istihdamı kendi yöremizde sağlamak gerektiği düşüncesiyle, bu özveriyle bu yatırımları burada yaptım. Bunu bu kadar zorluğa rağmen başardığımı düşünüyorum ve yatırımcılara da yine memleketine yatırım yapması konusunda tavsiyede bulunurum. Zorluk çekeceksin bunu bilerek yapacaksın. Batıda olsaydım belki çok daha farklı yerlerde olabilirdim; ancak şu anki halimden şikayetçi değilim. Ancak Trabzon'a hizmet ettiğim için de çok mutluyum.
 
 
 
 
HEKİMOĞLU ŞİRKETLER GRUBU HAKKINDA
 
Hekimoğlu Şirketler Grubu, 30 yılı aşkın tecrübesi ile Türk işçisinin emeğini birleştirerek otomotiv sektörünün yurtiçinde ve yurtdışındaki en büyük kuruluşlarının güvenini kazanmayı başarmıştır. Hekimoğlu Döküm Sanayi 1975 yılında kuruldu. Döküm Sanayii’nde sfero, pik, çelik mangalı, kromlu ve bi-metal malzeme dökümleri üstün teknolojik imkanlarla gerçekleştiriliyor. Hkeimoğlu Döküm Sanayii yıllık 65 bin ton döküm kapasitesi olan iki ayrı üretim tesislerinde 5 kg ve 3 bin kg arasındaki parçalar 2 adet tam otomatik kalıplama hattı ile dökülüyor. Buna ilaveten el kalıplama ve reçineli kum kalıplama sistemleri ile de destek veriliyor.
İşleme tesisi olan Hekimoğlu Otomotiv A.Ş 1963 yılında kuruldu. Özellikle porya üretiminde 40 yıllık tecrübesi ile iç ve dış piyasalarda çelik ve sfero porya ve muhtelif talaşlı imalat ve işleme konularında uzman bir kuruluş olarak, otomotiv endüstrisinin önde gelen firmaları arasına girmeyi başardı. İşleme tesisinde, 250 mm ile 750 mm çap tornalayan CNC torna tezgahları, otomatik paletli ve X ekseni 2 metreye kadar olan CNC dik işleme merkezleri, 8 istasyonlu CNC yatay işleme merkezleri ve çok sayıda NC tornalar, universal tornalar, büyük çap tornalar, çok milli ve çok istasyonlu matkaplar ve bitmiş ürün yıkama makineleri ile otomotiv endüstrisine kullanıma hazır ürünler yapmak üzere hizmet veriyor. İşleme makinelerinde üretilen mamuller 3 boyutlu CNC ölçme makinesi ile control edilmekte ve uygun ambalaj ile sekv edilmekte.
 
02.04.2019
Copyright © www.tsiad.org.tr.tr ® 2024.
MAKSIFEDtürkonfed